Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), bugüne kadar uyguladığı politikalarla okulları birer ‘ticari şirket’ gibi yönetmek, eğitim emekçilerinin daha fazla çalıştırılmasını sağlamak amacıyla performans değerlendirme formları hazırlanmış ve 12 ilde (Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Eskişehir, Malatya, Balıkesir, Kayseri, Erzurum, Trabzon, Samsun, Mardin) pilot uygulaması başlatılmış ve MEBSİS üzerinden performans değerlendirme formları öğretmenlere doldurtulmaya başlanmıştır.
Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde ‘piyasanın’ kurallarını işletmeye çalışan, eğitimde nitelik değil, mal üretiminde geçerli olan ‘kalite’ için çırpınan tamamen siyasallaşmış kadroların performans değerlendirme uygulaması ile ne kadar ‘bilimsel’ ve ‘objektif’ hareket edeceği, geçmiş uygulamalarına bakıldığında apaçık ortadadır. Eğitim Sen, eğitimde neden performans değerlendirmenin yapılamayacağını defalarca kamuoyu ile paylaşmıştır. Merkez Yürütme Kurulumuz, MEB tarafından pilot uygulaması yapılan performans değerlendirme formlarının;
- Öğretmenlerin birbirine karşı güvensizliği arttırıp iş barışını bozacağı,
- Öğretmenlerin performansının ölçülmesinin objektif kriterlerinin olmaması,
- Öğretmenlerin güvencesiz çalışmasının önünü açacağı ve iş güvencesinin altını fiilen boşaltacağı vb nedenlerle doldurulmaması yönünde karar almıştır.
Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların değerlendirme ölçütü olarak kullanılacak olması, eğitimde yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olacaktır. MEB’in asıl hedefi, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, eğitimde güvencesiz istihdam uygulamalarını yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin sınırlı iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmaktır.
Performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok ‘yüksek performans’ üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, okullarda herkesin birbirinin ‘rakibi’ olduğunu düşüncesinin gelişmesine ve iş barışının bozulmasına neden olacaktır. Bu uygulamanın okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile öğrenci ve veliler başta olmak üzere, okul yönetimi, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb ile ilişkilerde mutlak bağımlılık ilişkilerini (yaranma, tabi olma, hoş görünme vb) daha da geliştirmesi kaçınılmazdır.
Eğitimde başarının arttırılması için uygulandığı iddia edilen performans değerlendirme uygulamalarının yüz bine yakın ücretli öğretmenin güvencesiz olarak çalıştırıldığı, OHAL sonrasında mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının hızla yaygınlaştığı koşullarda yapılıyor olması dikkat çekicidir.
Eğitim Sen olarak “performans değerlendirmesi” bahanesiyle öğretmenleri öğrenciler ve velilerle karşı karşıya getirecek, öğrenciyi memnun edilecek müşteri, öğretmeni ‘satış görevlisi’, öğrencileri ve velileri birer ‘müşteri’ olarak gören piyasacı mantığı eğitim sürecinin her aşamasında meşrulaştıracak böylesi bir uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitim emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha fazla çalışmaya zorlamak yerine, öncelikle eğitimde yaşanan sorunlar karşısında neden kalıcı çözümler üret(e)mediğini sorgulamalıdır. MEB, okulları şirket gibi yönetme anlayışından vazgeçmeli, eğitim emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha kendince hizaya getirmek ve fazla çalıştırmaya kılıf hazırlamaktan vazgeçmeli ve eğitim politikalarındaki başarısızlığı ile yüzleşmelidir.
EĞİTİM-SEN